Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar esenliğe sahip olmasını isteyen esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınızı sizlere sunmak üzere bu gün tekrar sizler ile beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Sevgili Dostlar, Kutsal Yazılarda öğretilenler ile ilgili bize yazdığınız sorular için hepinize teşekkür ederiz. Size postaladığımız mektupların, kitapların ve kasetlerin, yararlı olduklarını umuyoruz. Aynı zamanda bize yazmayan ama Doğruluk yolu adlı programı başından sonuna kadar bağlılık göstererek izleyen dinleyicilerimize de çok teşekkür ederiz. Tanrı her birinizi bereketlesin ve sağlamış olduğu Kurtuluşun doğru yolunu anlamanız için size yardımcı olsun.
Bu gün ve bir sonraki programımızda biraz farklı bir uygulama yapmayı planlıyoruz. Siz sevgili dinleyicilerimizden almış olduğumuz bazı soruları yine sizler ile paylaşmak istiyoruz. Her bir soruya yanıt verirken, yalnızca Kutsal Yazılardaki ayetleri kullanacağız, çünkü karanlıkta bize rehberlik edecek olan tek güvenli ışık, Tanrı’nın Sözü’dür. Mezmurlar’da bu konu ile ilgili olarak şunlar yazılıdır: “Sözün adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.” (Mezmur 119:105)
Şimdi sorularınıza bakalım. Bu gün bize yardımcı olmak için bir arkadaşımız bu soruları okumak üzere stüdyoda bize katıldı.
Uzun zaman önce Tanrı, yüreklerimize gerçeği—O’nun Gerçeği’ni aramak için istek koydu. Tek gerçek Tanrı’nın Sözü’nün ne olduğunu kendimiz için bilmek istedik. Kutsal Kitap’ı {Torah (Tevrat), Mezmurlar (Zebur), Peygamberlerin Kitapları ve Müjde’yi (İncil)} dikkatle okuduk. İsa Mesih’in, tüm peygamberlerin kendisi hakkında yazmış olduğu Kurtarıcı olduğunun farkına vardık. İsa, O’na iman eden herkesin sonsuza kadar Tanrı’nın huzurunda yaşayabilmesi için Adem oğullarının günah borcunu silmek üzere Tanrı’nın verdiği mükemmel ve nihai kurbandır. Tanrı’dan gelen İsa Mesih, bizi Tanrı’ya götürebilecek olan tek Kişi’dir. Ve böylece umudumuzu yalnızca O’na bağladık.
O halde biz kimiz? Bizler, İsa Mesih’in öğrencileriyiz. Kur’an bizden, Kitap Halkı anlamına gelen, Ehli Kitab olarak söz eder. Diğerleri ise bizi, Mesih’in halkı anlamına gelen Hıristiyanlar olarak adlandırırlar. Size bizim Hıristiyan olduğumuzu söylerken, hatırlatmak istediğimiz bir nokta var, o da şu: kendilerini Hıristiyan olarak adlandıran pek çok kişi var, ama bu durum, onların gerçekten Mesih’in halkı oldukları anlamına gelmiyor. Nasıl bir ağaç kütüğü suyun içinde kalmakla timsah olamıyorsa (Wolof atasözünden alıntı), aynı şekilde bir kişi, yalnızca Hıristiyanların yaptıkları şeyleri yaparak bir Hıristiyan olmaz. Bir dine mensup olmanız size Tanrı ile bir ilişki kurmanızı sağlamaz. Yalnızca İsa Mesih bir kişiyi Tanrı’ya götürebilir. Mesih’e, Kurtarıcımız, Rabbimiz ve Dostumuz olarak sahip olduğumuz için ne mutlu bize! O, bizlere Tanrı ile harika bir ilişki ve ölüm ile yüz yüze geldiğimiz zaman tam bir güvence sağladı. O, her gün bize olan sevgisini ve sadakatini gösterir! Rab İsa Mesih’te Tanrı bize sonsuz yaşam ile ilgili her şeyi verdi. İsa Mesih’te yüreklerimizin ihtiyaç duyduğu her şeye sahibiz.
Bu soruyu yanıtlamadan önce peygamberlerin eski kitaplarının “bozulduklarını ve değiştirildiklerini” ileri süren bu kişilere bizim bazı sorularımız olacak. Kutsal Kitap’ın tahrif edildiğini öne süren bu düşüncenin kaynağı nedir? Böylesine ciddi bir suçlamanın temeli nedir? Bize Kutsal Kitap’ın ne zaman değiştirildiğini söyleyin. Onu kim değiştirdi? Kutsal Kitap nerede değiştirildi? Kutsal Kitap’ta hangi değişiklikler yapıldı? Biri, Kutsal Kitap’ın değiştirildiğine ilişkin tek bir kanıt verebilir mi?
Kutsal Kitap hakkındaki gerçekleri, eğer içtenlik ile araştırıyorsanız, Tanrı’nın, peygamberlerine, yazmaları için esinlemiş olduğu kutsal Sözü’nü korumuş olduğunun frakına varacaksınız. Kutsal Kitap’ın tahrif edildiğini ileri süren kişilerin yaptıkları, yalnızca söylentilere inanmaktan ibarettir. Tüm bu iddialara rağmen, Kutsal Kitap’ın değiştirilmediğini kanıtlamak için pek çok delil mevcuttur.
Günümüzde, dünyadaki büyük müzeler ve üniversitelerde, bilim adamları tarafından korunmuş olan Müjde yazılarının ve tüm Yeni Antlaşma’nın binlerce eski tomarı (Wolof dilinde: kitaplar) bulunmaktadır. Eski Antlaşma’nın tomarları gibi, Yeni Antlaşma’nın bu tomarlarının çoğu Muhammed’in zamanından yüzlerce yıl önce mevcuttu. Eğer bu eski kitapları, bu gün elimizde bulunan kitaplar ile karşılaştırırsanız, Tanrı’nın, Sözü’nü bizler için ne kadar titizlik ile korumuş olduğunu keşfedeceksiniz. Bu gün elimizde olan ve okuduğumuz Kutsal Kitap, Muhammed’in zamanındaki Kutsal Kitap’ın aynısıdır.
Peygamberler, Tanrı’nın sözlerini, hayvan derilerinden ya da bitki liflerinden yapılmış olan tomarlar üzerine yazdılar. Yahudi yazıcılar Tanrı’nın Sözü’nü parşömen tomarlar üzerine kopya ettiler. Eğitim görmüş olan bu yazıcılar, yazdıkları kopyanın orijinal metin ile aynı olmaları konusunda özel bir dikkat sarf ettiler. Bir kitapta yer alan harflerin kaç tane oldukları sayıldı ve o kitabın ortasındaki harf, yazılan kopyanın, orijinalinin aynı olduğunu garantilemek için konuldu. Eğer bir hata olsaydı, tomarın tamamı yok edilirdi. Bu Yahudi yazıcılar, Tanrı’nın Sözü ile oynamanın, Tanrı’nın Kendisi ile oynamak olduğuna inanan kişilerdi! Belki 1947 yılında bulunmuş olan ünlü Ölü Deniz Tomarları hakkında bilginiz vardır. Bu Eski Antlaşma tomarlarının İsa doğmadan yüz yıl önce kopya edildiklerini biliyor muydunuz? Buna rağmen bu eski tomarlar bin yıl sonra kopya edilen tomarlar ile uyumludurlar! Kutsal Kitap değiştirilmedi!
Kutsal Kitap’ı hiç kimse gerçekten değiştiremez. Eğer biri Kutsal Kitap’ı değiştirmek isteseydi, o zaman Kutsal Kitap’ın tüm kopyalarını değiştirmesi gerekecekti. Bunun yapılması imkansızdır! Mesih’in zamanını izleyen dönemde bilim adamları, Kutsal Kitap’ı İbranice, Aramice ve Grekçe gibi orijinal yazım dillerinden farklı pek çok dile çevirmeye başladılar. Bu durumda dünyada mevcut olan Kutsal Kitapların hepsini hiç kimse değiştiremezdi. Bu gün, Kutsal Kitap (kısmen ya da tamamı) iki binden fazla farklı dilde yazılıdır. (Not: İngilizce dilinde, bizler düzinelerce harika çeviriler ile bereketlenmiş durumdayız.) Tanrı kutsal Sözü’nü korudu ve O’na hizmet edenler Söz’ü dünya insanlarının dillerine çeviriyorlar, çünkü Tanrı, Sözü’nü herkesin kendi kulakları ile işitmesini, kendi zihinleri ile anlamasını ve kendi yüreklerine kabul etmesini ve böylelikle kurtulmasını istiyor.
Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, Sözü’nü, Şeytan’dan ve Sözü’nü değiştirip tahrif etmek isteyenlerden koruyabilecek güçte midir? Evet, Tanrı Sözü’nü koruyabilir ve korumuştur! Allahüekber! Tanrı büyüktür! Dünyanın başlangıcından bu güne kadar Şeytan’ın Tanrı’nın Sözü’nü, insanların zihninde değiştirmek için çaba sarf ettiğinin elbette frakındayız. Örneğin, Kutsal Kitap’ın ilk kitabı olan Yaratılış’ta, Tanrı’nın Adem’e şöyle dediğini duyduk: “Bu ağaçtan yediğin gün, kesinlikle öleceksin!” Ama Şeytan, Adem ve Havva’ya, ‘Kesinlikle ölmeyeceksiniz!” diyerek Tanrı’nın söylediği sözü inkar etti. Şeytan, böylelikle Tanrı’nın Sözü’nü değiştirmeye çalıştı. Bildiğiniz gibi, Adem ve Havva Şeytan’ın söylediğine inanmayı seçtiler ve yasaklanmış olan meyveyi yediler. Bu davranışlarının bir sonucu olarak, aynen Tanrı’nın söylemiş olduğu gibi, canları öldü ve bedenleri yaşlanmaya ve ölmeye başladı. Sevgili dostlar, Tanrı’nın Sözü emindir. Şeytan yalancı ve aldatıcıdır. Şeytan insanları kandırmak ister ve onların Kutsal Kitap’ın değiştirildiğine inanmalarını arzu eder. Ama Rab İsa Mesih şöyle der: “Kutsal Yazı geçerliliğini yitirmez.” (Yuhanna 10:35) “Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır!” (Matta 24:35)
Bu nemli soruyu daha önce sık sık yanıtladık, ancak şimdi memnuniyet ile yeniden yanıtlayacağız. Böyle önemli bir konuda bilgisiz kalmak ölümcül olabilir! (Wolof) atasözünün söylediği gibi, “Siz onu bilmeden önce bilgisizlik sizi öldürecektir!” Soruyu soran kişi şöyle der: “İsa’yı neden Tanrı’nın Oğlu olarak adlandırıyorsunuz? “ dinleyicilerimize öncelikle hatırlatmamız gereken şey, İsa’ya “Tanrı Oğlu” ünvanını bizim vermediğimizdir. İsa’yı Oğlu olarak adlandıran Tanrı’dır! İkinci olarak değineceğimiz nokta, “Tanrı’nın Oğlu” adı, Tanrı’nın bir eş aldığına ve ondan bir oğul sahibi olduğu anlamına gelmez. Daha önce görmüş olduğumuz gibi, İsa’ya Kutsal Kitap’ta, yüzlerce isim ve ünvan verilmiştir. Bu isimler ve ünvanlar, O’nun kim olduğunu daha iyi anlamamıza yardımcı olurlar. Örneğin, İsa, “Kapı” olarak adlandırılır, ama bu unvan, İsa’nın tahta ya da çelik gibi bir metalden yapılmış bir kapı olduğu anlamına gelmez. İsa aynı zamanda, “Yaşam veren Yiyecek” (Yaşam Ekmeği) olarak da anılır, ama bu da pek tabii ki O’nun yediğimiz balıklı pilav (Senegal’in ulusal yemeği) gibi bir yiyecek olduğu anlamına gelmez. Tanrı’nın peygamberleri Mesih’i “Tanrı Kuzusu” olarak adlandırdılar, ama bu ünvan İsa’nın bir koyun olduğunu göstermez. Benzer şekilde Tanrı, İsa’yı Oğlu olarak adlandırdığı zaman, Tanrı’nın bir eş alıp bu eş aracılığı ile bir çocuğa sahip olmadığını bilmeniz gerekir. Aksini söylemek, küfürdür! Eğer ben Senegal’den ayrılırsam, beni “Senegal’in bir evladı” olarak çağırırlar, çünkü ben bir Senegalli’yim. Ama bu, Senegal ülkesinin bir eş alıp, ondan bir çocuk sahibi olduğu anlamına gelmez. Benzer şekilde, Tanrı, melekler ve peygamberler Mesih’i “Tanrı Oğlu” olarak çağırdılar, çünkü O, Tanrı’dan geldi. İsa, bakire bir kızdan doğdu. Yersel bir babaya sahip değildi. O, dünyaya gelip doğmadan önce de zaten göklerde yaşıyordu, çünkü İsa, “Kelamullah”tır, yani, başlangıçta Tanrı ile birlikte olan Söz’dür. Kutsal Yazılar bu konuda şu beyanda bulunurlar:
“Başlangıçta Söz vardı. Söz, Tanrı ile birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. Söz insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini, Baba’dan gelen lütuf ve gerçek ile dolu biricik Oğul’un yüceliğini gördük. Tanrı’yı hiç bir zaman hiç kimse görmedi. Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O’nu tanıttı. (Yuhanna 1:1, 14, 18)
İsa, Tanrı’nın Sonsuz Oğlu’dur. Yeryüzünde insan bedeninde görünen Tanrı Sözü’dür.
Tanrı Sözü nedir? Siz belki Tanrı Sözü’nün Tanrı’nın, peygamberlerine yazmaları için esinlediği Kutsal Yazılar olduğunu söyleyeceksiniz. Haklısınız. Peygamberlerin Yazıları bizler için Tanrı tarafından bize gönderilen mektuplara benzeyen Tanrı’nın Sözü’dürler. Ama size bir başka kentte yaşayan bir arkadaşınız hakkında bir soru sormamıza izin verin. Hangisini tercih edersiniz? Arkadaşınızın size yalnızca bazı mektuplar yazmasını mı, yoksa yanınıza gelip fiziksel varlığı ile sizi ziyaret etmesini mi? Elbette bizzat gelip sizi ziyaret etmesini istersiniz, çünkü o zaman bu arkadaşınız ile yüz yüze konuşabilirsiniz. Benzer şekilde, Tanrı yüce olduğu ve O’nun için imkansız hiç bir şey bulunmadığı için ve O, Kendisini bize tanıtmak ve bizim için ne istediğini bize söylemek istediği için sizce bize yalnızca mektup göndermeyi mi ister yoksa bizi ziyaret etmek amacı ile bizzat Kendisi mi gelmek ister? Sevgili dostlar, peygamberlerin ilan ettiği iyi haber, Tanrı’nın, günahlı insanlığı ziyaret etmek için bizzat geleceğidir.
Müjde’de, Tanrı’nın, Sözü’nü insanları günahlarından kurtarabilmesi için onların arasında bir İnsan olarak yaşamak üzere dünyaya gönderdiğini keşfederiz. Göklerden gelen bu İnsan İsa Mesih’tir. İsa, Tanrı Oğlu olarak anılmaya layıktır, çünkü O, başlangıçta Tanrı ile birlikte olan Söz’dür. İsa, Tanrı’nın Sonsuz Oğlu’dur, Tanrı’nın mükemmel temsilcisidir – Tanrı’nın karakterini insana açıklayan Kişi’dir. Genç bir erkekten genellikle, ‘aynı babasına benziyor’ diye söz ederiz. Aynı şey İsa için de geçerlidir. İsa, Tanrı’nın benzeyişini taşır. İsa’yı tanımak, Tanrı’yı tanımak ve O’nun nasıl olduğunu bilmektir. Kutsal Yazılar bu konuda şöyle yazar:
“Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığı ile bir çok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Ama bu son çağda her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığı ile evreni yarattığı kendi Oğlu ile bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözü ile her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu.” (İbraniler 1:1-3)
Söylenecek son bir sözümüz var. Tanrı, İsa’yı neden Tanrı Oğlu olarak adlandırdığını tam olarak anlamanız gerektiğini söylemez. Sadece, bu gerçeğe inanmanız gerektiğini söyler. Tanrı’nın, peygamber Davut’a Mezmurlar’da şu sözleri yazması için esin verdiğini hatırlayın: “Oğul’u öpün (O’na saygı gösterin ve boyun eğin), ki öfkelenmesin, yoksa izlediğiniz yolda mahvolursunuz, çünkü öfkesi bir anda alevleniverir. Ne mutlu O’na sığınanlara!” (Mezmur 2:11, 12) Tanrı aynı zamanda elçi Yuhanna’ya da Müjde’de yazması için şu esini verdi:
“İsa, öğrencilerinin önünde bu kitapta yazılı olmayan başka bir çok doğaüstü belirti gerçekleştirdi. Ne var ki yazılanlar, İsa’nın Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O’nun adı ile yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır.” (Yuhanna 20:30, 31) “Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. Çünkü Tanrı’nın gazabı böylesinin üzerinde kalır!” (Yuhanna 3:36)
Bizi dinlediğiniz için teşekkürler. Tanrı’nın isteği ile bir sonraki yayınımızda daha çok sorulara ve yanıtlara yer vererek devam edeceğiz.
Siz, Kutsal Kitap’taki şu sözler üzerinde düşünürken, Tanrı sizi bereketlesin:
“İnsan soyu ota benzer, bütün yüceliği kır çiçeği gibidir. Ot kurur, çiçek solar, ama Rabbin Sözü sonsuza kadar kalır.” (1. Petrus 1:24, 25)