Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar gerçek esenliğe sahip olmasını arzulayan esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınızı sunmak üzere sizlerle tekrar beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son dersimizde, Yakup’un on iki oğlundan on birincisi olan Yusuf’u tanımaya başladık. Yusuf’un, bir gün, kardeşlerinin onun önünde nasıl eğileceklerini bildiren düşünü okuduk. Yusuf’un kardeşleri onun düşüne inanmadılar. Ama yine de biz bugün erkek kardeşlerinin gelip Yusuf’un önünde eğilmelerini sağlayarak Tanrı’nın Yusuf’un düşünü nasıl yerine getirdiğini göreceğiz.
Daha önce öğrenmiş olduğumuz gibi, Yusuf’un ağabeyleri gördüğü düşlerden ötürü ondan nefret ettiler ve ona zulmettiler. Ona öylesine büyük öfke ve kıskançlık duyuyorlardı ki, İsmail’in soyundan olan bazı tüccarlara onu bir köle olarak satacak kadar ileri gittiler. İsmaililer Yusuf’u alarak Mısır’a götürdüler ve onu Mısır kralı Firavun’un görevlilerinden birine sattılar. Yusuf’a gelince, o yaptığı işte sadık ve dürüst bir hizmetkar oldu, çünkü Tanrı ile yürüdü. Yusuf aynı zamanda çok da yakışıklıydı, ve bu yüzden efendisinin karısı ona şehvet duydu ve onun ile yatmak istedi. Ama Yusuf reddetti, ve kadına şöyle karşılık verdi: “Nasıl böyle bir kötülük yapar ve Tanrı’ya karşı günah işlerim?” Yusuf, onun ile zina etmeyi reddettiği zaman kadın Yusuf’un aleyhinde konuştu ve onu zindana attırdı. Ama Yusuf yine de, kısa bir süre için günahın verdiği zevkleri tatmaktansa zindana gitmeyi tercih etti. Yusuf, Tanrı’ya yaşamındaki ilk yeri verdi. Yusuf iki yıl boyunca zindanda kaldı, ama Tanrı onu unutmamıştı.
O zaman şimdi Tevrat’ta devam edelim ve Tanrı’nın, Yusuf’un koşullarını nasıl değiştirdiğini görelim. Yaratılış kitabının kırk birinci bölümünü okuyoruz. Kutsal Yazılar şöyle der:
(Yaratılış 41) 1(Böylece, Yusuf zindana atıldıktan tam iki yıl sonra, Mısır kralı Firavun, bir düş gördü): Nil ırmağının kıyısında duruyordu. 2Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar. 3Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında durdular. 4Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği yiyince, firavun uyandı. 5Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti.6 Sonra cılız ve doğu rüzgarı ile kavrulmuş yedi başak daha bitti. 7Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı, düş gördüğünü anladı. 8Sabah uyandığında, kaygılıydı. Bütün Mısırlı bilgeleri, büyücüleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiç biri firavunun düşlerini yorumlayamadı.
9Bu arada baş saki firavuna, ‘Bugün suçumu itiraf etmeliyim’ dedi, 10‘Kullarına – bana ve fırıncı başına – öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın. 11Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu. 12Orada bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı. 13Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncı başı ise asıldı.
14Firavun Yusuf’u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkarttılar. Yusuf traş olup giysilerini değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı. 15Firavun Yusuf’a, ‘Bir düş gördüm’ dedi, ‘Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü yorumlayabildiğini işittim.’ Yusuf, 16‘Ben yorumlayamam’ dedi, ‘ama Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktır.’
Sonra Firavun düşünü Yusuf’ tekrar anlattı. Anlattıktan sonra Yusuf’a şöyle dedi:
24Büyücülere bunu anlattım. Ama hiç biri yorumlayamadı. 25Yusuf, ‘Efendim, iki düş de aynı anlamı taşıyor’ dedi, ‘Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş. 26Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi güzel başak da yedi yıl anlamına gelir. İki düş de aynı anlama geliyor. 27Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başak ise yedi yıl kıtlık olacağı anlamına gelir. 28Söylediğim gibi, Tanrı ne yapacağını sana göstermiş. 29Mısır’da yedi yıl bolluk olacak. 30Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki, bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak. 31Ardından gelen kıtlık bolluğu unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak. 32Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrı’nın kesin kararını verdiğini ve bu kararını en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor. 33Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısır’ın başına getirmesi gerekir. 34Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bu adamlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı. 35Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar. 36Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca Mısır’da ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan kırılmayacak.’
37Bu öneri firavun ile görevlilerine iyi göründü. 38Firavun görevlilerine, ‘Bu adam gibi Tanrı Ruhu’na sahip birini bulabilir miyiz?’ diye sordu. 39Sonra Yusuf’a, ‘Madem Tanrı bütün bunları sana açıkladı, senden daha akıllısı, bilgilisi yoktur’ dedi, 40‘Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm olmayacak.
41Seni bütün Mısır’a yönetici atıyorum.’ 42Sonra, mührünü parmağından çıkarıp Yusuf’un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı. 43Onu kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusuf’un önünde, ‘Yol açın!’ diye bağırdılar. Böylece Firavun ona bütün Mısır’ın yönetimini verdi. 44Firavun Yusuf’a, ‘Firavun benim’ dedi, ‘Ama Mısır’da senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak.’ 45Yusuf’un adını Safenat-Paneah ( Yaşam-Koruyucusu anlamına gelir) koydu. On kentinin (Heliopolis olarak da bilinir) kahini Potifera’nın kızı Asenat’ı da ona karı olarak verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı. 46Yusuf firavunun hizmetine girdiğinde otuz yaşındaydı. Firavunun huzurundan ayrıldıktan sonra bütün Mısır’ı dolaştı. 47Yedi bolluk yılı boyunca toprak çok ürün verdi. 48Yusuf Mısır’da yedi yıl içinde yetişen bütün ürünleri toplayıp kentlerde depoladı. Her kente o kentin çevresinde yetişen tarlalarda yetişen ürünleri koydu. 49Denizin kumu kadar çok buğday depoladı; öyle ki, ölçmekten vazgeçti. Çünkü buğday ölçülemeyecek kadar çoktu. 50Kıtlık yılları başlamadan, On kentinin kahini Potifera’nın kızı Asenat Yusuf’a iki erkek çocuk doğurdu. 51Yusuf, ilk oğlunun adını Manaşşe koydu. ‘Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu’ dedi.’52Tanrı, sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı’ diyerek ikinci oğlunun adını Efrayim koydu.
53Mısır’da yedi bolluk yılı sona erdi. 54Yusuf’un söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık yılı baş gösterdi. Bütün ülkelerde kıtlık vardı, ama Mısır’ın her yanında yiyecek bulunuyordu. 55Mısırlılar aç kalınca Firavun’a yakardılar. Firavun, ‘Yusuf’a gidin’ dedi, ‘O size ne derse öyle yapın.’ 56Kıtlık bütün ülkeyi sarınca, Yusuf depoları açıp Mısırlılara buğday satmaya başladı. Çünkü kıtlık Mısır’ı boydan boya kavuruyordu. 57Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır’a, Yusuf’a geliyorlardı. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi.
(Yaratılış 42) 1Yakup Mısır’da buğday olduğunu öğrenince, oğullarına, ‘Neden birbirinize bakıp duruyorsunuz?’ dedi, ‘2Mısır’da buğday olduğunu duydum, gidin satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz.’ 3Böylece Yusuf’un on kardeşi buğday almak için Mısır’a gittiler. 4Ancak Yakup Yusuf’un kardeşi Benyamin’i onlar ile birlikte göndermedi, çünkü oğlunun başına bir şey gelmesinden korkuyordu. 5Buğday satın almaya gelenlerin arasında İsrail’in oğulları da vardı. Çünkü Kenan ülkesinde de kıtlık hüküm sürüyordu.
6Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar. 7Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı, ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: ‘Nereden geliyorsunuz?’ ‘Kenan ülkesinden’ diye yanıtladılar, ‘Yiyecek satın almaya geldik.’ 8Yusuf kardeşlerini tanıdıysa da kardeşleri onu tanımadılar.” 9O zaman Yusuf onlar ile ilgili düşlerini anımsadı.”
Ne olduğunu anlıyor musunuz? Yusuf’un ağabeylerinin, aynı Yusuf’un uzun zaman önce düşünde görmüş olduğu gibi küçük kardeşleri Yusuf’un önünde yere kadar eğildiklerini görüyoruz. Nefret duydukları, inkar ettikleri ve sonunda öldürmek istedikleri bu Yusuf’un önünde şimdi yere kapandılar. Yusuf, kardeşlerini hemen tanıdı, ama onlar Yusuf’u tanımadılar, çünkü onu yirmi yıldır görmemişlerdi. Tanrı isterse, bir sonraki dersimizde, Yusuf’un öyküsünü bitireceğiz ve kendisini kardeşlerine nasıl tanıttığını göreceğiz.
Ama şimdi bugünkü dersimize dönelim. Tanrı Yusuf ve onun ağabeylerinin öyküsü aracılığı ile bize ne öğretmek istiyor? Tanrı, bizlerin, Yusuf ve ağabeyleri arasında geçen olayların dünyanın Kurtarıcısı ve Adem’in soyu arasında olacakların bir örneği olduğunu bilmemizi istiyor. Dostlar, eğer bugünkü dersimizden hatırlamamız gereken bir şey varsa, o da şudur: Yusuf, Tanrı’nın dünyaya göndermeyi vaat etmiş olduğu Kurtarıcı’nın bir gölgesiydi (bir resmiydi). Yusuf’un öyküsünde, bu olaydan yaklaşık bin sekiz yüz yıl sonra dünyaya gelen Kurtarıcı’nın öyküsünde önceden ima eden (simge ile gösteren, resmeden) en az yüz unsur (olay, kıyaslama) mevcuttur. Hak vereceğiniz gibi, bu programda, yüz kıyaslamanın hepsinden söz etmek için ayıracak zamanınız yok. Ama üç tanesine değineceğiz.
Dinleyici dostumuz, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Tanrı’nın sizi sonsuz yargıdan kurtarmak için atamış olduğu Kurtarıcı’ya boyun eğdiniz mi? Yoksa, iş işten geçene kadar, yani O’nun önünde yere eğilmek için zorlanacağınız Yargı Günü’ne kadar bekleyecek misiniz?
Bugünkü programımıza burada son vermemiz gerekiyor, ama bu, artık bu günkü ders hakkında düşünmeniz gerekmediği anlamına gelmiyor!
Tanrı bu gün işittiğiniz her konuda sizi bereketlesin ve anlayış versin. Tanrı Sözü şöyle der:
“Peygamberlerin sözleri bizim için daha büyük kesinlik kazandı. Gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncaya dek, karanlık yerde ışık saçan çıraya benzeyen bu sözlere kulak verirseniz, iyi edersiniz.” (2.Petrus 1:19)